4 Ocak 2012 Çarşamba

Kayıp Notlar - 6

Bu aralar Metallica'nın St.Anger albümünden başka albüm dinlemez oldum. Yaşadıklarım bu albümle aramda bir bağ oluşmasına neden oldu. Bu albüm öfkeyle yoğurulmuştu. Onlar ölmedik dedikçe, herkes onların öldüğünü, artık iş görmeyeceklerini söyleyip duruyordu. İnsanlara karşı öfkeliydiler, yapımcılara karşı öfkeliydiler, kendilerine karşı öfkeliydiler. Albümü yaparken bu öfkeyi söz ve müzik olarak kustular. St.Anger Metallica'nın en az beğenilen albümlerinden biri ama şu an onlarla aynı psikolojide olduğumdan benim için en iyi albümlerinden birisi sanırım. Yaptıklarıma, yapamadıklarıma, söylediklerime, söyleyemediklerime, insanlara, Elanor'a, kendime, her şeye karşı öfkeliyim şu anda. Nükleer reaktör yutmuş gibiyim. İçimde inanılmaz bir güç var ama kontrolü aynı derecede çok zor. Kendimi Kanatlı Ölüm gibi hissediyorum. Gücüm içten içe beni eritip yok ediyor.
Yukarıdaki çizimi yapalı yıllar oldu. Şimdilerde o çizimdeki yüzüğü denizin dibinden çıkarmak için robot tasarlamakla uğraşıyorum. Çizimi dün gece şans eseri buldum. Çok derinlerde saklı kalmış bu zamana kadar. O zamanlar çizimi görmesi için kuzenine göndermiştim. Kuzeni sonrasında çizimi ikimize birden yollamış. Altına mesaj olarak ta "O seni çok seviyor" yazmış. Dün gece fark ettim ki hiç olmadığım kadar diplere batmışım. O kadar ki yıllar önce derinlerde kaybolan ve uzun zamandır aradığım resimleri tek bir gecede elimle koymuş gibi buldum. Hepsi öylece duruyor, benim onları bulmamı bekliyorlardı sanki.
İlk altı fotoğraf yaklaşık üç yıl önce çekilmişti. O zamanlar baya zayıfmışım bir de saçlarım henüz dökülmeye başlamamış :) O günü dün gibi hatırlıyorum. Çok güzel bir gündü. Sonraki dört fotoğraf Elanor'un çekimleri. Hoşuma gideceğini düşünüp göndermiş. Fotoğrafları yolladığı mesajın başlığında "küçük bir kızdan..." yazıyordu. Ne kadar ironik değil mi... Geri kalan fotoğraflar da Elanor'un çekimi. Mezuniyetime gelmiş. Ayrıldığımızın diğer bir değişle benim yaptığım aptallığın üstünden daha birkaç ay geçmişti. Henüz yaptığım aptallığın farkında olmadan mezuniyetin tadını çıkarmaya çalışıyorum.
Ne diyeceğimi bilmiyorum. İçimde onunla ilgili her şeyi yok etmeye çalışıyorum. Ama bu kendimi yok etmekten farksız. Karanlığın ortasında ilerlemeye çalışıyorum. Uzaklarda az da olsa parıldayan hafif titrek bir ışık vardı. Artık o da yok. İçim her geçen gün öfkeyle doluyor. Ben bir şeyleri içime attıkça etraf daha da karanlık oluyor. Onunla ilgili yeni bir şey öğrendikçe kılıcımı tutan elim daha da güçsüz düşüyor. Kimsenin ulaşamayacağı bir noktadayım artık. Belki bir kişi bana ulaşabilirdi ama o bizi geride bırakıp devam etmeyi tercih etti...
Bu yazının bitişini anlam ve öneme yönelik iki yazıyla noktalayacağım. Birincisi Elanor'un mezuniyet andacıma yazdıkları. İkincisini de okuyunca anlarsınız zaten... "İyi ki geldin dünyama. Hoşgeldin... Tam herşey bitti dediğim bir zamanda çıktın karşıma. Eksilerimin artılarımı götürdüğü bir anda birden çoğaldı artılarım.İyi ki geldin dünyama. İyi ki bekledim seni...". "Elflerin ve insanların kraliçesi olarak Aragorn ile birlikte yüz yirmi yıl ihtişam ve saadet içinde yaşadılar; Yine de sonunda Aragorn yaşlılığın yaklaştığını ve uzun da olsa ömrünün sonuna geldiğini hissetti. O zaman Aragorn Arwene şöyle dedi:
Dünyanin en zarifi, en çok sevdiğim akşam yıldızı hanım sonunda dünyam kararıyor. işte! Devşirdik ve devşirdiklerimizi harcadık; artık benim hesap günüm yaklaştı. Arwen onun niyetini gayet iyi biliyordu ve bunu çok öncelerden görmüştü; yine de kederle doldu. Yani efendim, sizin sözünüzle yaşayan halkınızı zamanından önce mi terk edeceksiniz? diye sordu. Zamanindan önce değil, diye cevap verdi Aragorn. Çünkü eğer şimdi gitmezsem, kısa bir süre sonra zorla gitmek durumunda kalacağım. Ayrıca oğlumuz Eldarion artık kral olacak kadar büyüdü. Sonra, sessiz caddedeki kralların evine giderek, kendisi için hazırlanmış olan uzun yatağa uzandı. Burada Eldarion'a veda etti, Ellerine Gondor'un kanatli tacını ve Arnor'un saltanat asasını teslim etti; Bunun üzerine Arwen hariç hepsi yanından ayrıldılar ve o da tek başına yatağının yanında durdu. Bütün irfanına ve soyluluğuna rağmen, biraz daha kalması için ondan istirhamda bulunmaktan kendini alıkoyamadı. O henüz günlerini eskitmemişti ve böylece üstlenmiş olduğu ölümlülüğün acısını da tadıyordu. Undomiel hanım. dedi Aragorn, gerçekten çok zor bir saat ama yine de, artık kimsenin yürümediği Elrond'un bahçesindeki ak huş ağaçlarının altında karşılaştığımız gün yaratılmıştı bugün. Ve Cerin Amroth tepesinde hem gölge, hem de alaca karanlıktan vazgeçtiğimiz gün bu hükmü kabul etmiştik. Kendine bir danış sevgili, ve sor bakalım, kuruyup adamlarımı ve aklımı yitirerek mi düşmemi isterdin tahtımdan. Hayir hanımım, ben Numenor'luların sonuncusuyum, eski günlerin son kralıyım; Bana aynı zamanda Orta Dünya'daki insanlarının ömürlerinin üç katı verildi ama yanı sıra kendi irademle kullanmam ve sonra bu armağanı iade etmem için bir keren ihsan edildi. o yüzden artık uyuyacağım. Seni teselli etmek için konuşmuyorum çünkü dünyanın döngüsü içinde böyle bir acı için teselli yoktur. Önünde nihai bir seçim var: Ya pişman olup limanlara giderek ebede kadar yeşil kalacak ama hiçbir zaman bir hatıradan ileriye gidemeyecek olan anımızı batıya taşırsın; ya da insanların yazgısına tahammül edersin. Hayır sevgili beyim, dedi Arwen, o seçimi çok önce yapmıştım. Artık beni oraya taşıyacak hiçbir gemi yok ve gerçekten de insanların yazgısına tahammül etmeliyim, İster gönüllü ister gönülsüz: Kayıp ve sessizlik. Lakin sana söylemeliyim Numenor kralı, şu ana kadar halkının öyküsünü ve ölümlerini anlayamamıştım. Sefil ahmaklar diye kizardım onlara, ama şimdi acıyorum. eğer gerçekten de, Eldarin deyimiyle tekin insanlara verdiği bir armağansa, gerçektende kabulü zormuş. Öyle görünüyor, dedi Aragorn. Lakin hem gölgeyi hem yüzükü reddettikten sonra son sınavda yıkılmayalım. Hüzünle gitmeliyiz ama yeisle değil. Bak! Sonsuza kadar dünyanın döngüleriyle bağlı değiliz ve bunların ardında hatıradan fazlası var. Elveda!
Estel, Estel! diye ağladı Arwen ve bununla birlikte Aragorn daha onun elini tutup öperken uykuya daldı. Sonra içinden çok büyük bir güzellik çıktı ortaya, Öyle ki sonradan gelen herkes hayretle baktı; Çünkü gençliğinin zarafetinin, olgunluğunun, yiğitliğinin ve yaşlılığının bilgeliği ve haşmetinin hep birbirine karıştığını gördüler. Ve uzun süre yattı orada; İnsanların krallarının nurunun bir sureti olarak dünyanın parçalanmasindan önce solmayan bir şan içerisinde. Fakat Arwen evden ayrıldı; gözlerindeki ışık sönmüştü ve halkına, yıldızsız bir gecede çöken bir akşam gibi soğumuş ve grileşmiş görünüyordu. Sonra Eldarion'a, kızlarına ve sevdiği herkese veda ederek, Minas Tirith şehrinden ayrıldı, Lorien ülkesine gitti ve kış gelinceye kadar solan ağaçlar atında tek başina yaşadı. Galadriel göçüp gitmişti, Celeborn da yoktu, ülke sessizdi. Orada, sonunda mallorn yaprakları dökülürken ve henüz bahar gelmeden dinlenmek için Cerin Amroth'a uzandı ve orada durur yeşil kabri, dünya değişinceye ve yaşamının tüm günleri ondan sonra gelen insanlar tarafından tamamen unutuluncaya kadar. Ve denizin doğusunda artık elanor ve niphredil hiç çiçek açmaz. Bu öykü güneyden bize geldiği kadarıyla burada bitmiştir; akşam yıldızının solmasından sonra artık bu kitapta eski günler hakkında bir şey söylenmez..."

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder