25 Kasım 2011 Cuma

Kayıp Notlar - 3

Gece karanlık. Ölüm atına binmiş karanlığı sürüyor yavaş yavaş. Acelesi yok. O'ndan kim kaçabilir ki? Sokaklar bomboş. İnsanlar kendilerini evlerine kilitlemiş. Herkesin kapısında garip semboller var. Ölüm'ü durdurur umuduyla insanlar duydukları tüm saçmalıkları çizmişler kapılarına umutsuzca. Herkes evinin bir köşesine sinmiş Ölüm onlara uğramasın diye bildiği tüm duaları okuyordu. Biri hariç... Bir kişi her şeyi kabullenmişti. O geceyi sağ atlatamayacağını biliyordu. Ne kapısında o saçma semboller vardı ne de diğer insanlar gibi çaresizlikten Tanrı'ya sığınıyordu. Gecenin karanlığında perdesinin arasından sokağı izliyordu. Ölüm dışında bir şey görmeyi ummuyordu ama yine de izlemeye devam ediyordu. Geceye insanın içini ürperten bir sessizlik eşlik ediyordu. Adam karanlık sokağı izlerken bir anda gözleri fal taşı gibi açıldı. İlk önce gördüklerine inanamadı. Hayal gördüğünü yada Ölüm'ün bir oyunu olduğunu düşündü ama gördükleri gayet gerçekti. Dışarıda Ölüm'e aldırmadan gezen bir kadın ve bir erkek vardı. Birbirlerine aldırmadan karanlık sokaklarda birer hayalet gibi geziyorlardı. Adam çok şaşırmıştı. Kendisi bu gece öleceğini kabullenmesine rağmen dışarı çıkamıyordu. Bu ikisi dışarıda gezecek cesareti nereden buluyorlardı. Tam o sırada adam kıyametin sesini duydu. Evinin kapısı bir anda yerle bir oldu. Adam ne olduğunu anlayamadı. Kendini can havliyle kapıdan uzağa attı. Yere kapaklanan adam yavaşça kapıya döndü ve tüm ihtişamıyla Ölüm'ü gördü. Ölüm atının üzerinden adama iyice baktı sonra derinlerden gelen bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Bütün şehir bu gece benden kurtulmak için akıllarına gelen her yola başvurdular. Ama sen bu gece öleceğini kabullendin. Ölümü çok az insan kabullenebilir. Bu yüzden sana bir istisna göstereceğim. Bana istediğin herhangi bir soruyu sorabilirsin. Karşılığında cevabını alacaksın.". Adam bir an dondu kaldı. Şaşkınlığını üstünden attıktan sonra yavaşça yerden kalktı. Ölüm'ün gözlerine bakarak konuşmaya başladı. "Tek bir şey bilmek istiyorum. Dışarıda gezen o kadınla, erkeğin canını neden almadın?". Ölüm başını pencereye doğru çevirdi ve eliyle basit bir hareket yaptı. Hareketi yapmasıyla pencerenin önündeki perdeler sonuna kadar açıldı. Kadınla erkek hala dışarıda boş boş geziyorlardı. "Uzun zaman önce o ikisi birbirlerine deliler gibi aşıktılar. Birbirlerini ölümüne seviyorlardı. Birlikte mutlu bir hayatları vardı ama bir süre sonra erkek karanlığa yenik düştü. Sonrasında aynı karanlığa kadın yenik düştü. Birbirlerine zaman içinde öyle şeyler yaptılar ki hepsi de ölümden beterdi. Onlar bu dünyada ölümden beter şeyleri yaşattılar birbirlerine. Onların canını almamın hiçbir anlamı yok.". Adam bu hikaye karşısında hüzünlenmişti. Birazdan öleceğini unutmuş bir halde penceresinden onlara bakıyordu. "Cevabını aldın. Hazır mısın?" dedi Ölüm. Adam yavaşça tekrar Ölüm'e döndü. Derin bir nefes aldı ve "Hazırım." dedi. Ölüm yavaşça adama yaklaştı ve parmağının ucuyla adamın kalbinin tam üstüne bir kez dokunuverdi sadece. Adamın gözleri yavaşça kararmaya başladı. Karanlık gözlerini tamamen ele geçirmeden hemen önce aklında tek bir şey vardı. Dışarıda gezen kadınla erkeğin acıklı hikayesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder